12 Ocak 2012 Perşembe

Plastik Ürünler,Plastik Ürün Çeşitleri


Türk Plastik Sektöründe Coex Nedir?


Coex tabiri, bize plastiğin (şişe, bidon vs) üretilme aşamasında, çeşitli katmanlardan oluştuğunu belirtmektedir. Bu üç katman olabileceği gibi, daha çok katmanda olabilir. Üç katmanlı şişe vb ürünlerde, en iç katman % 90 HDPE, orta katman % 5 özel yapıştırıcı ve dış katman % 5 polyamidden oluşur. Coex şişe veya bidonu enlemesine kestiğinizde katmanları görmeniz mümkündür.

Bazı sektörlerde, ambalaj içindeki ürünün tazeliğinin korunmasında (gıda) veya çevreye ve insanlara (kimyasallar) zarar verme ihtimali bulunan ürünlerde, ambalaj hava geçirgenliğinin minimum düzeylerde olması gerekmektedir. İşte coex teknolojisi, yaşantımızda, ambalaj içindeki ürünlerin kalitesinin korunmasında, çevre sağlığı ve güvenlik açısından üstün katkılar sağlamaktadır. Ayrıca, kullanımı gittikçe yayınlaşan coex teknolojisi ile, zehirli ve tehlike arzeden ürünlerin (tarım ilaçları vb) nakliye ve depolanması daha güvenle gerçekleşmektedir.

Gıdaların ( meyve suları vb) ambalajında coex bidon ve şişelerin kullanılması verilen hizmet kalitesini artırmaktadır. Oksijen geçirginliğinin minimum düzeyde tutulması, gıdaların tüketiciye sağlıklı ve en taze biçimde sunulması açısından önemlidir. Günümüz rekabet koşulları açısından düşünüldüğünde ise coex teknolojisini kullanan firma için bu, şüphesiz önemli bir avantajdır. Coex uygulaması, kozmetik (saç boyama vs) ürünleri, kablolar, zirai ilaçlar ve marketlerden aldığımız bir çok gıdanın ( şeffaf film tabakasıyla kaplanmış ürünler) ambalajı gibi geniş bir yelpazede kullanılmaktadır

Türkiye de Plastik sektörünün sorunları nedir ?


Sektörün en önemli sorunlarından birisi ithal hammadde girdilerindeki bağımlılıktır. Bir dünya markası olan Petkim'in üretimi ne yazık ki, yurtiçi tüketimi karşılayamamaktadır. Plastik hammaddesinin çok büyük bir oranda ithal edildiğini görmekteyiz ( yaklaşık % 86 ) Hızla gelişen sektörün, yetişmiş eleman ihtiyacı güngeçtikce artmakta ve bu sorunu çözmek için köklü yaklaşımları hayata geçirmek gerekmektedir.

Sektörlere göre dağılımına bakıldığında, iç tüketimin Türkiye'de sırasıyla ambalaj (%30), inşaat (%15), tekstil (%10), otomotiv (% 10), ev eşyaları (% 10) olduğu görülmektedir. Özellikle otomotiv sektöründe yapılan atılımlar ve artan yatırımlara paralel büyüyen üretim, şüphesiz plastik sektörünü de olumlu etkilemektedir. Bir başka önü açık gelişim gene, inşaat sektörüyle birlikte yaşanabilir. Yenilenen ihtiyaçlar ve yaşam tarzları ile birlikte, artık ahşap kapı, (özellikle) pencerelerin yerini PVC bazlı pencere ve kapılar almaktadır.

Türk PVC sektörü, 60 kadar üretici, bu üreticilere bağlı 4800 bayi ve 1 buçuk milyar USD büyüklüğü ile parlak bir geleceğe sahip olduğundan kimsenin kuşkusu yoktur. Ülkelerin yıllık büyüme hızları baz alınarak yapılan projeksiyonlarda, Türkiye Plastik Sektörünün 2010'lu yıllardan itibaren Avrupa'da liderlik koltuğuna oturacağı hesaplanmaktadır. Türk Plastik Sektörü'nün henüz doymamış, genç bir sektör oluşu, kişi başına düşen plastik tüketiminin dünya ortalamasının oldukça altında olması, sektörün geleceği açısından önemli pozitif unsurlardır. Ayrıca, Rusya, AB ve dünya petrol rezervlerinin çoğunun bulunduğu Ortadoğu arasında bir enerji köprüsü oluşturma yolunda önemli adımlar atan ve büyük avantajlara sahip olan Türkiye, AB ile başlattığı tam üyelik görüşmeleri, Gümrük Birliği ve AB ülkeleri ile olan gelişmiş ekonomik ilişkileri ile 2010 yıllarla birlikte plastik sektöründeki konumunu ve muhtemel liderlik pozisyonunu güçlendirecektir.

Türk Plastik Sektörü Hakkında Geniş Bilgi Edinin


Türkiye şuan itibari ile diğer yıllara göre plastik sektöründe önemli adımlar atarak uluslarası kulvarlarda yarışmaya başladı. Bu gelişimden hem Türkiye ekonomisi hemde Türkiye Plastik sektörü yararlanıp gelişmektedir. 2012 yılında ise bu oranlar dahada artış gösterecektir
Modern yaşam içinde sıklıkla kullandığımız plastik, Türkiye ekonomisi için ne anlam taşımaktadır? Bugün dünyada çok büyük bir sektör haline gelen plastik sektörü içinde ne ölçüde rol oynayabilmektedir? Yıllık işleme kapasitesine bakıldığında Türkiye, Avrupa'da ilk 6 ülke arasındadır. Yıllık üretimi yaklaşık olarak 4 buçuk milyon ton/yıl düzeyindedir. Bu sıralama, sentetik elyafta AB ülkeleri içinde 2., pencere profilinde ise 3. sırada bulunmaktadır. Yan sanayiler ile birlikte bakıldığında 5,5 milyar dolarlık bir ihracat gerçekleştirdiği görülmektedir. Yapılan ihracatın dağılımına bakıldığında, hemen hemen bütün dünyaya gerçekleştirildiğini söylemek yanlış olmaz ( Yaklaşık olarak 130 ülkeye). Dünyada bir çok sektörde bulunan Çin faktörü (korkusu) şüphesiz reddedilemez bir gerçek olarak karşımıza çıksada, plastik sektöründe bu tedirginlik yaşanmamaktadır.

Teknolojik gelişmeleri yakından takip eden, dinamik Türk plastik sanayi kendisine rakip olarak daha çok ekonomik gelişmesini tamamlamış AB ülkelerini görmektedir (Almanya, İtalya). Türkiye'de sektörde faliyet gösteren yaklaşık 6.200 firma bulunmaktadır. Çoğunluğu küçük ve orta ölçekli işletmelerden (KOBİ) oluşmaktadır. Bu firmalar arasında 120 yakın yabancı ülke sermayesi ile ortak kurulmuş firma( bu ortakların ülke olarak dağılımında ağırlık AB ülkelerinindir) faliyet göstermektedirler. Türkiye'de plastik sektörü hızla gelişen, genç ve dinamik bir sektör olduğunu son dönemlerde %20 yaklaşan yıllık büyüme hızları ile ispatlamıştır. İmalat sanayinde parlak başarılara imza atan bu firmalar, ülke istihdamına önemli katkılar sağlayarak, ekonomik gelişmeye destek vermektedir. Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) İlk 500 firması arasında 13 (2005) firma bulunması, yukarda bahsedilen desteği net bir şekilde göstermektedir.

       

Plastik Nedir? Ne İşe Yarar !


Plastik kelimesinin kökü eski Yunanca'dan gelmektedir. "Plastikos" (bir kalıp vasıtasıyla) şekil verilmiş, şekillendirilmiş demektir. Doğada saf halde bulunmaz. Bütün plastik çeşitlerini iki ana başlıkta toplamak mümkündür. Bunlar termoset ve termoplastiktir.

En basit tarifiyle plastik, polimer molekülleri ağıdır. Aslında, plastiğin ne olduğunu anlayabilmemiz için ilk önce polimer ve monomerin ne olduğunu anlamamız gerekmektedir. Kabaca, polimer, arka arkaya birleşip bir zincir oluşturan küçük birimlerin oluşturduğu büyük bir moleküldür. Monomer ise bu oluşumdaki en küçük yapıdır. Başka bir anlatımla, plastik, monomer adı verilen birimlerin, zincirli bir yapıya sahip polimerlere dönüştürülerek elde edilen maddelerdir.

Plastiğin bu kadar yaygın kullanılmasında ekonomik olmasının dışında, belkide en önemli özelliği ise ısıl işlem uygulandığında yumuşamaları ve çeşitli kalıplar sayesinde istenilen formlara kolayca dönüşüp, soğutulduklarında da içinde bulundukları kalıbın şeklini korumalarıdır.

Günümüzde kullanılan manadaki plastik sözcüğünün anlamı 19. yüzyıl ortalarına görülmeye başlanmıştır. Plastiğin keşfediliş süreci, pek çok konuda olduğu gibi, kendini ilme ve araştırmaya adamış kişilerin üstün gayretlerinin yanında, birazda tesadüf eseridir. Bu konunun öncüsü, yaptığı çalışmalarla Nobel ödülü alan Alman kimyager Herman Stauding denilebilir.